18 Temmuz 2011 Pazartesi
'Denizlerimizi Aldınız, Dereleri Asla!'
Karadeniz’den yükselen bu ses, tüm ülke gündemine yerleşti. Artık tüm ülke genelindeki 1200’den fazla “sit” alanı, mevcut “Sit Kurulları”nın yetki alanından alınarak Çevre ve Orman Bakanlığı’nın oluşturacağı kurullara devrediliyor ve yürürlükte olan sit kararları yeniden düzenlenmek üzere ortadan kaldırılıyor. Kurullar da bürokratlardan oluşunca ve içinde Maden Genel Müdürü ile Çevre ve Orman Bakanlığı bürokratları yer alınca, bundan böyle sit alanlarının ilanı iktidarın söz ve karar kapsamındadır.
Yasa üyeleri; “Bakanlık müsteşarının veya görevlendireceği müsteşar yardımcısının başkanlığında, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, Ağaçlandırma ve Erozyon Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürlüğü, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Tarımsal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürlüğü, Enerji İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü veya bunların görevlendireceği yardımcıları ile çevre ekolojisi ve biyolojik çeşitlilikle ilgili dört akademik temsilci, doğa koruma alanında faaliyet gösteren bakanlıkça belirlenecek sivil toplum kuruluşlarından iki temsilciyle toplam yirmi kişiden oluşur” şeklinde belirliyor.
Ayrıca; “Kanunun yürürlüğe girmesi ile doğal veya tabii sit olarak tescil ve ilan edilmiş olan alanlar ve tabiat varlıkları ile ilgili her türlü tasarruf Çevre ve Orman Bakanlığı’na geçeceği için bu alanlarla ilgili her türlü dokümanın Çevre ve Orman Bakanlığı’na devrinin sağlanması gerekir...” demek suretiyle, önceki sit kurullarının yetkisi kaldırılıp işler iktidar uygulamalarına terk ediliyor.
Amaç, yağmalanan maden alanlarındaki sit engellerini de aşmak. Kaz Dağları, Turgutlu Çal Dağı, Bergama-Ovacık, Ödemiş Havzası, Kozak Yaylası, Erzene Vadisi, Fırtına Vadisi, Çanakkale-Ayvalık-Edremit arasındaki 17 bin km2’lik sit alanı gibi daha sayısız sit alanı yerli yabancı maden şirketlerinin iştahına sunulacak.
Rekabet Kurulu, 05.07.2010 tarihinde; 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 7. maddesi ve yine 1998/4 sayılı tebliğe göre; Elektrik Üretim Anonim Şirketi’ne (EÜAŞ) ait 18 grup olarak özelleştirilmesine karar verilen hidroelektrik santrallarının devredilmesini onayladı.
İlk etapta Kovada1, Kova da 2, İvriğ ve Kayaköy HES’leri elden çıktı. Sırada Işıklar, Visera, İznik, İnegöl, Cerrah, Sutçu, Turunçova, Finike, Haraklı, Hendek, Pazarköy, Akyazı, Bozüyük, Bünyan, Çamarlı, Bozkır, Ermenek, Göksu, Anamur, Silifke, Mut, Bozyazı, Derinçay, Zeyne, Değirmendere, Kuzuculu, Karaçay, Bayburt, Çemişkezek, Girlevik, Devre, Kayadibi, Erkenek, Kernek, Besni, Derme, Malazgirt, Varto, Otluca, Uludere, Engil, Hoşap, Koçköprü, Erciş, Kiti, Telek ve Arpaçay HES’leri yer alıyor.
Manavgat’ın İsrail’e satılmasından sonra, suların satılması endişesi gündemi sarmıştı ve nihayet o da gerçekleşiyor. Dereler, akarsular üzerine HES yapımı hızla gerçekleşiyor. Dereler de halkın elinden alınıyor. Bugüne kadar dereler ve akarsular üzerinde toplam 225’in üzerindeki HES’in önce kullanma hakkının özelleştirildi. 1-4 Temmuz 2010 tarihleri arasında İstanbul’da yapılan “Avrupa Sosyal Forumu”na “Antalya, Burdur, Isparta Dereleri Gönlünce Aksın Çevre Platformu” gönüllülerinin katılımı halkın özgüvenini arttırmış ve halk önce “Fırtına Deresi”nde büyük bir direniş sergilemiş, Yuvarlak Çay’da yapılacak HES’e karşı direniş simgeleşmiş ve derelerine, akarsularına sahip çıkmıştır. Doğu Karadeniz, Ege ve Akdeniz köylülerinin kurduğu “Derelerin Kardeşliği”, “Solaklı Vadisi ve Ekolojik Yaşamı Koruma Derneği” gibi çok sayıda demokratik örgütle çelik gibi direniyor. Sadece Rize’de 500’e yakın HES projesinden 35’inin yapıldığını ve Uzungöl, İkizdere, Fırtına Vadisi’nin elden gitmekte olduğunu görüyor. Suların kesildiğini gözlemliyor ve bakanının, “Ağustosta tabii sular azalır!” şeklindeki açıklamalarını, çevreye verilen yürek dayanmaz tahribatı acı içinde izliyor. Zira Karadeniz derelerinin suyunun daha önce hiç kurumadığını, azalmadığını onlar çok iyi biliyor.
Antalya-Gömbe beldesinde Uçarsu’ya kurulmak istenen HES’e karşı verdiği direnişle tarihin onurlu sayfalarına geçmiş durumda. Altınova’da halk, çiçekçilik, sebze ve meyvecilik yaptığı birinci sınıf tarım alanlarındaki dereleri korumak için “Antalya Altınova Tarım Alanlarını Koruma Derneği” ile bu direnişleri örgütleyebiliyor artık. Ülkede ilk etapta 1700 HES’in yapılacak olması ve 5 ile 17 bin HES lisansının verildiği çevrecilerce açıklanıyor. Çığlıkara Sedir Ormanı, Kaz Dağı, Kozak Yaylası, Çal Dağı, Erzene Yaylası, Bergama Ovacık, Fırtına Vadisi ve göller yok edildi. İnsan olanın bu durum içini yakıyor.
Halkımız da “Denizlerimizi aldınız, derelerimizi asla!” yazılı pankartlarını, dağa taşa asıp haykırıyor. Bir ülkenin ekonomisi kılcal damarları olan derelerinin satışını gerektirecek kadar dibe batmışsa o ülke ne yaparsa yapsın artık belini doğrultamaz.
Orhan Özkaya
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Orman - Ekoloji - Çevre Ekosistem - çevre,doğa,bitkiler,canlı yaşamı