DÜNYA nüfusunun hızla artması ve modernleşen yaşamla birlikte, ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak artan endüstrileşme, çevre üzerinde özellikle 19. yüzyılın başlarında hızlanarak bugüne kadar çok ağır bir kirlenmeye neden olmuş ve olmaya devam ediyor. Kirlenmeye neden olan kirletici unsur; insan yaşamına ait olan değerlerde konfor, sağlık ve güzelliklerde girişim yaratan veya toksik olan, besin zincirinde girişim yapan ve canlı türlerinin gelişme oranını değiştirmek suretiyle çevreyi şiddetle etkileyen/değiştiren maddeler veya etkiler şeklinde tanımlanıyor (1).
Kirlilik; doğal veya yapay atıkların yoğunlaşması, doğal kaynakların tahrip edilerek tükenmesi, savaş vb. nedenlerle ortaya çıkıyor. Özellikle, atıkların kontrol edilmesi ve bazılarının kullanımının yasaklanmasına ilişkin çalışmalar son yıllarda giderek artıyor. Küresel bazda ele alınan Bern ve Rio de Jenario toplantılarına katılan tüm ülke liderlerinin, ekolojinin korunması için imzaladıkları belgelere rağmen, (özellikle dünyada en fazla atık üreten ülkelerden biri olan ve belgelere imza atmasına rağmen başta ABDr17;nin) bunu tam olarak hayata geçirmemesi gelecek açısından kaygı verici
Nitrat ve nitritler
Doğal dengenin bozulmasına neden olan kirleticileri ortaya çıktıkları kaynaklara göre sınıflandırmak mümkündür. Kirleticiler içerisinde özellikle azo-oksitler, nitrat ve nitrit gibi kimyasalların çevreyi tehdit eden ölçüde artmasına neden olan en büyük etkenlerden biri, yoğun olarak kimyasalların kullanıldığı tarımsal faaliyetlerdir.
Konvansiyonel tarım sistemi, (kimyasalların kullanıldığı, bilinen ve yaygın olarak uygulanan tarım yöntemi) yalnızca çevre kirliliğine ve doğal dengenin bozulmasına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda besin zinciriyle tüm canlılara ulaşarak yaşamlarını tehdit ediyor. Bu tehdidin sürekliliği ve hızla ilerleyişi, doğadaki geriye dönüşü her geçen gün biraz daha zorlaştırıyor.
Artan dünya nüfusunun besin ihtiyacının karşılanması amacıyla, birim alandan daha fazla ürün elde etme yoluna gidildi. Bu doğrultuda; yeni çeşitlerin ıslah edilip geliştirilmesi yanında, gübre, hastalık ve zararlılara karşı ilaç kullanımı ile hormon kullanımı arttı, bununla birlikte de tarımsal üretim belirli bir noktaya kadar yükseldi. Ancak, kimyasal maddelerin aşırı ve bilinçsiz kullanımı, ekolojik dengenin bozulmasına neden olarak canlıların yaşamını etkilemeye başladı. Kullanılan kimyasalların, kanser gibi birçok ölümcül hastalığın oluşumunda da etkili olduğu belirlendi. Bunların başında gelen nitrozaminler; kanserojen etkili bileşikler olup suda, toprakta ve bitkilerde belli oranda bulunuyor. Bu bileşiklerin belirlenen oranların üzerinde alınmaları, kanser ve diğer birçok hastalığın oluşum riskini artırıyor. ıçme sularının 1 litresinde 45mg nitrat (NO3) ın bulunması maksimum sınırken, nitrit (NO2)r17; in (0 mg/l) bulunmaması gerekiyor (2).
Azot kaynaklı bileşikler olan Nitrozaminler, bitkilerin temel besinini oluşturduklarından, belirli oranda topraktan alındığı gibi, toprakta bol bulunduğu zaman, bitkilerce depolanıyor. Tükettiğimiz birçok sebze ve meyvenin dokularında farklı miktarlarda nitrat depolanıyor (Tablo). Ayrıca içme sularının üzerinde belirtilen kimyasal analizlerin de bu açıdan değerlendirilmesi ve belirlenen değerlerinin üstündeki suların ve besinlerin tüketilmemesi gerekiyor.
Nitratlı bileşiklerin temel kaynaklarının başında, tarımsal üretimde kullanılan nitratlı gübreler geliyor. Birçok ülkede, bu gübrelerin kullanımı yasak olmasına ve organik kökenli azotlu gübreler ile kompoze gübrelerin kullanılma zorunluluğu getirilmesine rağmen, başta ülkemiz olmak üzere dünyada birçok ülkede halen yoğun bir şekilde nitratlı gübre kullanılmaktadır. Türkiyer17;de yıllık kullanılan ve kişi başına yaklaşık 700-800kg olan gübre tüketiminin yüzde 70r17;ini azotlu gübreler; bunun yüzde 80r17;lik kısmını da nitrat içerikli gübreler oluşturuyor. Özellikle yeşil sebzelerin üretiminde yoğun olarak kullanılan nitrat (Tablo), bu bitkilerde yoğun nitrat depolanmasına neden oluyor.
Bu olumsuz etkilerden dolayı alternatif bir tarım şekli olarak ortaya çıkan ekolojik tarım yapılan alanlar ve ekolojik ürün yetiştiricilerinin sayısı, son yıllarda giderek artıyor. Avrupar17;da toplam 4.25 milyon hektarlık alanda, 152 bin işletme; Türkiyer17;de ise 21 bin hektarlık alanda 10 bin tarım işletmesi tarafından ekolojik üretim yapılıyor.(5).
Ekolojik tarımın ilkeleri arasında yer alan; toprağın içindeki organizmaların korunması, yapısının iyileştirilerek verimliliğinin artırılması, bitkilerin hastalık-zararlılara karşı dirençlerinin artırılarak bu etmenlerden korunmaları için, bitkiler alemi içerisinde 600 cins ve 15 bin türle ikinci büyük bitki topluluğunu oluşturan baklagiller (Fabaceae) üzerinde önemle duruluyor. Bu kadar çok sayıda türü içeren familyada; yüzde 62r17;si otsu, yüzde 32r17;si de çalı veya ağaç formunda olan 10 bin tür, ekolojik tarım açısından önemli yer tutuyor.
Baklagiller, gerek kendilerinin, gerekse artıklarının içerdiği zengin besin değerleriyle, insan (fasulye, mercimek, nohut vb.) ve hayvan (yonca, fiğler, üçgüller vb.) beslenmesinde kullanılıyorlar. Ayrıca ağaç (akasya vb.) ve otsu (çim karışımlarında kullanılan ak üçgül vb.) yapıda olan baklagillerden çevrenin güzelleştirilmesinde de yararlanılıyor.
Baklagillerin yararı
Toprağın verimli olması; fiziki durumunun, suyu ve havayı yeter derecede dengeli olarak, devamlı bir şekilde almaya elverişli olması ve bitkiler için gerekli olan bitki besin maddelerini bünyesinde bulundurmasına bağlıdır (6). Baklagiller, toprağın yapısını iyileştirirken, içerisindeki canlıların korunmasına yardımcı olurlar ve verimliliği doğal yolla artırırlar. Toprağın fiziki durumu, içerdiği organik madde miktarına göre değişir. Baklagiller, oluşturdukları yoğun toprak üstü ve toprak altı artıklarıyla organik madde miktarını yükseltirken, topraktaki canlıların çoğalmasına ve aktivitelerinin artmasına olanak sağlarlar.
Dünya topraklarına her yıl, endüstriyel gazlar ve kimyasal gübrelerle, 60 milyon ton azot, eklenirken; biyolojik fiksasyon, ozonizasyon ve şimşek vb. doğal olaylar bu rakamı dörde katlıyor. (7).
Biyolojik azot fiksasyonunun büyük bölümü, baklagillerin köklerine yerleşen ve bulundukları bitkiyle birlikte yaşayan Rhizobium bakterilerince yapılıyor. Ekolojik tarımda kullanılan baklagiller, birlikte yetiştirildikleri bitkiye veya kendilerinden sonra ekilen bitkilere doğal azot ile organik atık sağlayarak, kimyasal gübre kullanımını engelliyorlar. Baklagil köklerindeki bakteriler aracılığıyla toprağa kazandırılan ve bitkinin kullanılmasından sonra toprakta kullanılmadan kalan azot, karışık (8) veya tek olarak ekilen bitkiler tarafından kullanılıyor.
Halen tarım yapılan alanlarda bu bitkilere yer verilmesiyle, hem kimyasal gübre kullanımı azalmış, hem de sağlıklı ürün elde edilmiş olacaktır. Ancak, her kullanılan baklagilin toprağa aynı oranda azot bıraktığı düşünülmemelidir. Bitkilerin bıraktıkları organik azot ve bitki artıklarının miktarları farklıdır.
Yüzlek-saçak kökten, derin kazık köke kadar değişen kök sistemlerine sahip olan baklagiller, bu kökleriyle kanallar açarak toprağın havalanmasını sağlıyor ve sıkışmasını önlüyorlar (9). Ekolojik tarımda baklagillerden yararlanmak amacıyla, ekili ekim, alta ekim ve karışık ekim olmak üzere, farklı ekim yöntemleri kullanılıyor.
Alternatif ekim: Ekolojik olarak yetiştirilecek bitkiyle, baklagiller ayrı sıralara beraber ekilirler.
Alta ekim: Genellikle yüksek boylu bitkilerin altına yapılan ekim şeklidir.
Karışık ekim: Baklagillerle, diğer herhangi bir bitkinin karışık şekilde ekilmesidir. Genellikle tahıllarla, tek yıllık baklagiller bu şekilde ekilmektedir.
Eko-tarımda yetiştirilen bitkilerin hastalık ve zararlılarla mücadelesinde de, baklagillerden yararlanılır. Her yıl aynı bitkinin yetiştirildiği tarım alanlarında (mono-kültür tarım), bu bitkiye etki eden hastalık etmenleriyle, zararlıların oranı artar. Bunlarla mücadelede, yetiştirilen ana bitkiyle dönüşümlü olarak, baklagillerin ekim sistemine alınması yöntemi kullanılabilir.
Böylece ekolojik ürünün, elde edildiği bitkiye etki eden etmenlerin yaşam döngüsü kırılmış olacaktır. Ayrıca yetiştirilen ana ürün, ekolojik faktörler nedeniyle zarar görürse, geride kalan baklagiller kullanılarak ekonomik kayıplar azaltılabilir ya da toprağa karıştırılarak, yeşil gübre veya otları hayvan yemi olarak değerlendirilebilir.
Baklagiller ayrıca erozyonla mücadelede de kullanılırlar. Toprağın ekolojik faktörlerle bir yerden başka bir yere taşınması erozyon olarak tanımlanır (10). Doğal olarak taşınmanın yanında, bitki yetiştiriciliğinde toprak hazırlığı ve uygulanan diğer kültürel işlemler de erozyona neden olur. Ancak, kültürel işlemlerin neden olduğu erozyon, uygun yöntem seçimiyle kolayca engellenebilir.
Doğal erozyonu önlemede ise, güçlü gövde ve kökleriyle toprağı kısa sürede kaplayan baklagillerden yararlanılır. Bu şekilde bitkilendirilen alanlarda, düşen yağmur damlalarının hızı kesilerek yüzey akışı engellenir ve erozyonla kaybedilen organik maddeler geri kazandırılarak, toprağın suyu emiş hızı artırılır.
________________________________
Kaynaklar:
Haktanır, K. ve S. Arcak. Çevre Kirliliği. Ankara Üniv. Ziraat Fak. Yayınları No:1503, Ders Kitabı No:457, 1998.
Tok, H.H. Çevre Kirliliği. Anadolu Matbaa Ambalaj San. Tic. Ltd. şti., 1997.
Marschner, H. Mineral nutrition of higher plants. (II.Edition). Academic Press, 1995.
Köse, M., L. Pırlak. Avrupa ülkeleri ve Türkiyer17;de organik tarım. EKıN Dergisi, Yıl:6, Sayı: 22, 2002.
Elçi, ş. Ziraatte Baklagiller. Tarım ışletmeleri Genel Müdürlüğü Yayınları No: 1, Ankara, 1988.
Drevon, J.J. Various organisms that fix nitrogen. FAO/GRET Biology 2, 1983.
Tekeli, A.S. Baklagil Yembitkileri. Trakya Üniv. Tekirdağ Ziraat Fak. Yayınları No:65, Ders Notu No:50, Tekirdağ,1988.
Soya, H., R. Avcıoğlu, H. Geren. Yembitkileri. HASAD Yayıncılık Ltd. şti., 1997.
Açıkgöz, E. Yem Bitkileri.(3.Baskı) Uludağ Üniv. Güçlendirme Vakfı Yayın No:182, VıPAş Aş. Yayın No:58, 2001.
FAO. Legume inoculants and their use. FAO, Rome, 1984.
Orman - Ormancılık - Ekoloji - Çevre Ekosistem - çevre,doğa,bitkiler,canlı yaşamı Bitki ekolojisi,Hayvan ekolojisi,tür ekolojisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Orman - Ekoloji - Çevre Ekosistem - çevre,doğa,bitkiler,canlı yaşamı