31 Mayıs 2011 Salı

Denizlerin Sınıflandırılması

Deniz organizmaları denince, daha çok hayvanlar akla gçlir. Zira bitkiler, ancak ışığın girebildiği derinlik olan 200 m'ye kadar izlenir. Bu bölgeye öpelejiyal denir. Burası, 1370 mil*yar km3 olarak tahmin edilen deniz bölgesinin çok az bir bölümüne denk düşer. Derin deniz (=BatipeIajiyal) bölümünde sadece plankton yiyiciler ve yırtıcılardan oluşan tüketiciler (=konsument) yaşar. Deniz tabanı, Bental yaşama alanım oluşturur. Buradaki canlılara Bentoz denir.

Biyocoğrafya Nedir

Biyocoğrafya canlıların yayılışı ile ilgilenen bir bilim dalıdır. Buna bağlı olarak belli bir bölgedeki bitki varlığı (=flora) ve hayvan varlığı (=fauna)mn yayılışı ve onların biyoekolojik özelliklerini araştırır. Yani bir anlamda ZOOLOJİ ve BOTANİK'in objelerini COĞRAFİK bakış açısından inceler. Diğer yandan da canlıların çevreleri ile olan ilişkilerini araştıran EKOLOJİ ile yakın ilişki içindedir. Biyocoğrafyanın ana görevi bir bitki veya hayvan türünün nerede ve neden orada bulunduğunu araştırmaktır. Bunu sağlamak için, yukarıda belirtilen bilim dalları ile birlikte çalışır.

Biyocoğrafya Tarihi

Günümüz bitki ve hayvanlarının yayılışı, canlı varlıkları iki milyar yıldan daha fazla bir süreçten geçen evriminin sonucu olarak karşımıza çıkar. Burada çeşitli ekolojik etmenlerin yol açtığı değişimlerin önemli rolü vardır.

Kıtaların Kaymasının Etkisi

Çeşitli rejyon ve bölgelerdeki karaların biyocoğrafik olarak sınıflandırılması, jeolog ve jeofizikçilerin paleomanyetik ölçümleri ve derin deniz tabanından alınan sondaj sonuçları, kıtaların kaydığına özgü bilgileri daha da güçlendirmektedir. 225 milyon yıl önce; yani permin sonuna doğru, yeryüzünün kara kütleleri "PANGEA" adı verilen bir kompleksde, bir arada bulunuyordu

Ekosistem Nedir ve Ekosistem Çeşitliliği

Bitki ve hayvan türlerinin bir arada bulunması doğal bir olaydır. Belli biyotoplardaki biyosönozlar (=Yaşama Birliği) yerkürenin yaşanır bölümünün gerçek yapısal bölümleri olarak EKOSÎSTEMLERİ oluşturur. Modern ekoloji için böyle ekosistemlerde madde ve enerji çevriminin olması gerekir. Bu çevrim söz konusu biyotopu belirler. Otokton ekosistem-ler kapalı çevrimleri gösterir ve çevrelerinden az veya çok miktarda bağımsızdır. Göller, bataklıklar, bakir ormanlar, resif ve mercan adacıkları buna örnek oluşturur. Oysa allokton ekosistemler madde ve enerji çevrimleri ile belirgin bir şekilde diğer ekosistemlere muhtaçtır; nehirler, derin göller, mağaralar ve toprak katmanları buna örnektir. Bazı ekosistemler ise sabit değildir (=instabil).

Canlılar Biliminin Önemli Dalları

Canlıların dünya üzerinde çok çeşitli olması nedeniyle değişik bilim dallan gelişmiştir. Bu bilim dalları şu şekilde sıralanabilir.

Botanik: Bitkiler alemini inceleyen bilim demektir. Bitkilerin yapısı, yayılışları ve çeşitlerini inceler. Botaniğin ilgilendiği konu alanına göre alt bilim dalları gelişmiştir. Örneğin;

Kriptogamlar: Çiçeksiz Bitkiler, Tohumsuz Bitkiler

Memelilerin Beslenme Şekilleri

Omurgalı hayvanların sindirim aygıtı aynı temel yapı planını taşır. Bunların uğradığı çok çeşitli değişimler farklı beslenme tiplerinin doğmasına yol açmıştır.

a) Etle Beslenenler: Et, besince zengin ve kolay sindirilir bir maddedir. Etçil*lerin bağırsağı bu nedenle kısadır ve az bir alan kaplar.

Bitkilerde Kanser



Bitkilerde de kanserli yumrular görülür. Yaygın bir toprak bakterisi olan Agrobacterium tumafaciens, iki çenek-li bitkilerdeki yaralardan içeri girer. Kök ve gövde ekseni arasındaki geçiş bölgesinde KÖKBOYNU TÜMÖRLERİ ya da KÖKBOYNU GALLERİ'ni oluşturur Bu gibi oluşumlar bitki hücresinin büyümesi ile meydana gelir. Tümörlü hücrelerde bakterilerin beslendiği yüksek yoğunluktaki aminoasit derivatları oluşur. OPİNE adı ve*rilen bu maddeler normal bitkilerde görülmez. Tümör hücreleri bakterilerin uzaklaştırılmasından sonra bile, nor büyümelerini sürdürür. Yani tümörü artırıcı özellik bakteriden bitki hücresine geçmiştir. 70'1İ yıllarda, bakteri kromozomu dışında halka-şekilli DNA molekülünün buna yol açtığı bakteri tarafından bitki hücresine sokulan bir PLAZMİD olduğu anlaşıldı. Buna tümör indükleyici plazmid veya kısaca Tİ PLAZMİDİ denir. Ti Plazmidinin küçük bir bölümü konukçu hücrenin genomuna yerleşir ve orada tümörün büyümesi sırasında yıllarca kalır. Bu daima senkron (=uyumlu) olarak konukçu hücrenin çekirdeğinde*ki DNA ile replike olur. Ti Plazmidinin konukçuya yerleşen kısmının içinde OPİN SENTEZİ için gerekli olan genler de bulunur. (bitki kanser)

Biyolojik Çeşitlilik, Çevre sorunları ve etkileri

1- Biyolojik Çeşitlilik :
Bir bölgedeki bitki ve hayvan türlerinin ve çeşitlerinin sayıca zenginliğine biyolojik çeşitlilik denir.
Her ekosistemin kendine özgü bir biyolojik çeşitliliği vardır ve biyolojik çeşitlilik bir doğal zenginliktir. Bir ülkedeki bitki ve hayvan türleri, hem o ülkenin, hem de dünyanın biyolojik zenginliği olarak kabul edilir. Bir ekosistemdeki biyolojik çeşitliliğin fazla olması o ekosistemin diğer ekosistemlere göre üstün olması anlamına gelmez.

Yaban hayvanlarının genleri korunacak

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Marmara Araştırma Merkezi'nde (TÜBİTAK-MAM) geçen yıl başlatılan çalışmayla Türkiye faunasında yer alan yaban hayvanlarına ait genetik kaynakların korunması amacıyla DNA ve hücre bankası oluşturuluyor.
Çevre ve Orman Bakanlığı, TÜBİTAK-MAM ve Selçuk Üniversitesinin işbirliğiyle yürütülen ''Ulusal Biyoçeşitliliğin ve Gen Kaynaklarının Korunması Hedefleri Doğrultusunda Büyük Memeli Türlerinin Araştırılması, Korunması ve Yönetimi Projesi''nin birinci gelişme raporu toplantısı yapıldı.
TÜBİTAK MAM Konferans Salonu'ndaki toplantıda konuşan Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü Av ve Yaban Hayatı Daire Başkanı Cemal Akcan, dünyada acil koruma altına alınması gereken biyolojik çeşitlilik açısından zengin 34 sıcak noktadan 3'ü olan Kafkasya, İran ve Anadolu'nun Türkiye'de buluştuğuna dikkati çekti.

Biyokimya Nedir – Moleküler Biyoloji – Genetik Bilimleri

Biyokimya
Biyokimya, bitki, hayvan ve mikroorganizma biçimindeki bütün canlıların yapısında yer alan kimyasal maddeleri ve canlının yaşamı boyunca sürüp giden kimyasal süreçleri inceleyen bilim dalıdır.



Moleküler biyoloji, biyokimya ve genetik bilimleri arasındaki ilişkiyi gösteren şema
Biyokimyanın amacı her şeyden önce, hücrenin temel bileşenleri olan protein, karbonhidrat, lipit gibi organik bileşiklerin ve yaşamsal önem taşıyan kimyasal tepkimelerde en büyük rolü oynayan nükleik asitlerin, vitaminlerin ve hormonların yapısal ve nicel çözümlemesini yapmaktır. Canlılardaki protein bileşimi, besinlerin enerjiye dönüşmesi, kalıtsal özelliklerin kimyasal mekanizmalarla iletilmesi gibi yaşam süreçlerinin araştırılması da yine biyokimyanın ilgi alanına girer.
Her yaşam bilimi ve kimya ile uğraşmakta olan fakültede (tıp, eczacılık, biyoloji, ziraat, veterinerlik vs.) ilgili biyokimya kürsüsü bulunur. İnsan sağlığıyla ilgili bilimlerde iki alanda incelenir:
1. Temel Biyokimya
2. Klinik Biyokimya
BİYOKİMYA

Fotosentezi etkileyen faktörler – Fotosentez nedir

FOTOSENTEZİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
İleriki bölümlerde de göreceğimiz gibi fotosentez çok karmaşık ve hassas bir süreçtir Fotosentezi yapan bitkinin her parçası bu iş için özel yapılara sahiptir Ancak fotosentezin gerçekleşmesi için gerekli olan unsurlar bitkinin yapısıyla sınırlı değildir Bitkinin yapısı dışında ihtiyaç duyulan faktörlerin en önemlilerinden biri de kuşkusuz ışıktır Daha önce gördüğümüz gibi, Dünya’ya gelen ışığın dalga boyu ile bitkilerdeki anten ve pigment sistemi birbirleriyle mükemmel bir uyum içinde yaratılmışlardır Ancak ışığın dalga boyu yanında, fotosentezi etkileyen başka dengeler de vardır

1 IŞIĞIN ŞİDDETİ VE SÜRESİ
Güneş ışığını direkt alarak fotosentez yapabilen çiçekli bitkilerin yanısıra, gölge alanlardaki kısıtlı ışıkla fotosentez yapabilecek özelliklere sahip olan bitkiler de vardır Ihlamur (üstte solda) ve karaağaç (ortada) bu türdeki ağaçlardandır

Canlı nedir – Canlılarda Üreme Ve Yaşam Döngüsü


Canlıların yaşam döngüleri nasıl oluşur Canlı hayat döngüsü yani kısaca canlı ve canlı hayat yaşam üreme döngüleme bilimi ilimi hakkında herşeyi bu topic altından okuyup öğrenelim arkadaşlar..
İnsan, dünyadaki en baskın canlı türüdür. Kendilerini biyolojik, sosyal ve ruhsal yönleri ile tanımlarlar. İnsanın bilimsel ismi Homo sapienstir, Latince “akıllı adam” anlamına gelir. Homo sapiens’in ilk kez nasıl ortaya çıktığı bugün için hâlâ kesinlik kazanmamıştır.

Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: Bukalemun resimleri, Bukalemun Nedir? Chameleon Ph...

Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: Bukalemun resimleri, Bukalemun Nedir? Chameleon Ph...: "Bukalemun Nedir? bukalemun resimleri, bukalemon fotoğrafı, chameleon, хамелеон, camaleonte Bukalemungillerden, 20-30 cm boyunda, renk de..."

Asit Yağmuru ve Orman Ölümü Nedir


Yetmişli yılların başında Orta Avrupa ülkeleri ve özellikle Almanya'da gök-narlarda bazı hastalık belirtileri izlendi. Bu belirtiler, diğerlerinden farklıydı. Daha sonra aynı belirtiler ladinde görüldü. Seksenli yılların başında bu hastalığa yapraklı bitkilerde de rastlandı.

Fotosistem Nedir, Fotosistemler - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler

Fotosistem Nedir, Fotosistemler - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"

30 Mayıs 2011 Pazartesi

Nükleer santral tepkisi

Kırklareli'nin Demirköy ilçesinde bir grup çevreci, İğneada beldesinde nükleer santral kurulmasına izin vermeyeceklerini belirterek tepki gösterdi.
Demirköy ilçesindeki Atatürk Parkı'nda toplanan grup, ellerinde rüzgar gülleri ile nükleer karşıtı olduklarını ifade ettiler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinden öğretim üyesi Prof. Dr. Kenan Kaynaş, grup adına yaptığı açıklamada, kamuoyunda İğneada beldesine nükleer santral kurulacağı haberlerinin kendilerini rahatsız ettiğini ve kesinlikle buna izin vermeyeceklerini söyledi.
Bu bölgenin doğa harikası bir yer olduğunu ifade eden Kaynaş, şöyle konuştu: ''Amacımız küresel düşünüp yerelde ne yapabiliriz düşüncesindeyiz. Kaz Dağları da, Istrancalar da bizim sorunumuz. Bu doğal kaynakların heba edilmemesi gerektiğini, gelecek kuşaklara miras bırakılmasını, sağlıklı nesillerin devamlılığını istiyoruz. Nükleer enerji santrali bu bölgeye yapıldığı takdirde bu güzellikler yok olacak. Üç nükleer santralden elde edilebilecek enerji eğer kaçak kullanımlara bir son verilirse zaten karşılanacak. Bu sebeple önce kaçak enerji kullanımlarını engellemek öncelik olmalı.'' Grup, basın açıklamasının ardından ilçeden ayrıldı

Canlılar Arasındaki İlişkiler

Canlılar, fiziksel ve kimyasal çevre koşullarının dışında, kendi türünün ve diğer türlerin bireyleri ile karşılıklı etkileşim halindedir. Bu etkileşim, bir canlıya hayatta kalmada başarı getirebilir ya da zarar verebilir.

Canlı - Canlılar

Doğadaki bütün varlıklar canlılar ve cansızlar olmak üzere iki büyük gruba ayrılır. Cansızlar, kimyasal bağların izin verdiği ölçüler içerisinde bir bileşime sahiptir. Canlılarsa bu kimyasal bağların dizilimini özel bir şekilde saptarlar. Tüm canlılar genlerini oluşturan nükleik asitler içerir ve bir ya da birden çok hücreden oluşmuştur. Birden çok hücreden oluşanlarda, beden kısımları farklılaşarak değişik görevleri üzerine almıştır. Bu organizasyon özelliği canlıların ortak özelliklerinden biridir. Bunun yanında canlıların, uyarılma, hareket, enerji kullanımı, çevreye uyum, üreme ve büyüme gibi başka ortak özellikleri de vardır.

29 Mayıs 2011 Pazar

Caddisfly RESİMLERİ BİLGİ VE ÖZELLİKLERİ

Mayıs böceğine benzeyen ve lârvaları suyun altında yaşayan tırtıl görünümlü böcek. Düşmanlarından gizlenmek için kendi çevrelerinde boru şeklinde sığınaklar inşa eden lârvalar, bu işi yapabilecekleri bir ipek üretme sistemine sahiptir. Kendi ürettikleri ipekle ördükleri bu sığınakları daha sonra sopa, çakıl taşı ve suda buldukları malzemeleri kullanarak

Çevre Kirliliği / Çevre Kirliliği Resimleri

Çevre KirliliğiDoğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin hayati aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar oluşturan ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışması olayına “çevre kirliliği” denilir.

Radyoekoloji

Radyoekoloji
Radyoekoloji, bitki ve hayvanların radyoaktif maddelerle ve özellikle de fiziko-kimyasal ve fizyolojik kurallar ile onların madde çevrimi içine alınma ve birikmesi gibi karşılıklı ilişkileri araştırır. Mümkün olduğunca çok organizma veya organizma birlikleri ve dış koşullar da dikkate alınarak, doğal ve yapay RADYONUKLİD lerin örneğin K-40, Toryum-232 vd. gibi, karasal ve sucul ekosistemlerdeki canlılara olan etkileri araştırılır.

Radyoaktivite Kirliliği

Radyoaktivite Kirliliği
Canlılar potasyum, kalsiyum, uran ve radon gibi doğal radyonuklidler ve on*ların parçalanma ürünlerinin yerden ışınlanması ve kozmik yüksek ışınların etkisi altındadır. İnsan tarafından yapay olarak tesis edilen ışın kaynakları, çekirdek patla*maları ve reaktörler, tıp ve araştırmalarda kullanılan röntgen aletleri ve radyoaktif maddeler, bunlara ilave edilebilir. Işın kaynakları, parçacık ışını veya elektromanye*tik dalgalar ya da her ikisini birden yayabilir. Parçacık ışınları olarak alfa (helyum çekirdeği), beta (elektronlar) ışınları, proton ve nötron ışınlarını sayabiliriz. Elektro*manyetik ışınlara ise röntgen ve gama (UV-ışınları gibi) ışınları dahildir. Işınlar hücredeki DNA ve diğer moleküllere olumsuz etki yapar ve tehlikeli olur. Bu ise hücrelerin ölümüne veya kanserleşmesine yol açar.

b) Işın enerji akımı olarak da ifade edilebilir. Çeşitli atom çekirdekleri parça*lanmalarında ışını farklı enerji şeklinde açığa çıkarır. 1 kg'lık bir kütle 1 joullük ışın enerjisini emerse, ışığın enerji dozu 1 J/l kg'dur.
c) Işının canlıya etkisi sadece her kütle birimi tarafından emilen enerjiye bağlı olmayıp aynı zamanda ışının çeşidi de onu emen organa bağlıdır.

Örneğin belli bir enerji dozuna sahip alfa ışını daha yüksek enerji dozlu beta ışınının hücreye yaptığı etkinin aynısını yapar (biyolojik eşdeğerlik = ekuivalenz). Eşdeğer doz, enerji dozu ve değerlendirme faktörünün ürünü olup Sievert (Sv)le ölçülür. Röntgen ve beta ışınları için değerlendirme faktörü l'dir.

Atık Su Temizliği ve Arıtma Yöntemleri

Atık Su Temizliği ve Arıtma YöntemleriAtık suyun temizlenmesi birkaç basamakta gerçekleşir:

Mekanik Temizleme Basamağı

Suyun akışı istikametinde inşa edilen süzgeçte, atık sudaki bütün kaba maddeler tutulur ve oradan uzaklaştırılır. Bunun akabinde kum havuzunda atık suyun sürati öyle azaltılır ki, kum tanecikleri dibe çöker. Bunu izleyen ÖN TEMİZLEME HA-VUZUnda hız daha da azalır ve böylece kirli olan kaba maddeler zemine birikir. Dibe çöken çamur, çamur çekici ile zaman zaman, biriktirme kabına itilir ve pompalarla oradan uzaklaştırılır. Bu mekanik temizleme yöntemi ile atık su dolu kirli maddele*rin % 20-30'u uzaklastırılabilir

Su Kirliliği Nedenleri Nedir

Su Kirliliği Nedenleri Nedir
İnsanoğlu sulak alanları çeşitli şekillerde kullanır. Yeraltı ve yüzey suyundan içme ve kullanma suyu elde edilir. Kullanım suyundan endüstri ve tarımda da yarar*lanılır. Bu yolla her iki su çeşidine de atık maddeler girer. Atık maddeler çeşitlidir. Bu hususta Ren Nehri çok iyi incelenmiştir. Ren nehrinde 50 000 çeşit madde olduğu ve bunun 2 000'inin belirlendiği bilinir.

Hava Kirlenmesi ve Hava Kirliliği Nedir

Hava Kirlenmesi ve Hava Kirliliği Nedir

Asit Yağmurları
Artan sınayileşme ve yaşama standardı katı, sıvı ve gaz şeklindeki artık ve atık*ların üretimine ve atmosfere gönderilmesine yol açtı. Bu çöpler havanın kirlenme*sine neden oldu. Eğer zararlı maddeler hayvan, bitki, insan ve taşınmazlara zarar vere*cek veya bu zarara neden olacak yoğunlukta havaya atılırsa BİR HAVA KİRLEN*MESİ'nden söz edilir

Okyanuslarda plastik atık birikti

Okyanuslarda plastik atık biriktiAtlas Okyanusu'nun Karayiplerin kuzeyindeki kesiminde yoğun miktarda plastik atık bulunduğu bildirildi.

Hawaii Üniversitesi ve Woods Hole Oşinografi Kurumu tarafından yürütülen çalışma çerçevesinde, Deniz Eğitimi Derneği tarafından 22 yıldır toplanan 64 bin plastik parça incelendi.
Araştırmacılar, yüzey akıntılarının atıkları sözkonusu bölgeye taşıdığını düşünüyor. Benzer akıntıların, Hawaii ve California arasında bulunan ve ''Büyük Pasifik Çöp Bölgesi'' olarak bilinen bölgede de atık biriktirdiği kaydedildi.
Bu iki bölgenin kıyaslanmasının zor olduğunu belirten uzmanlar, her iki bölgede de atılan bir ağa 1000 parça plastik atık takıldığı belirtiliyor.

Atık kağıtların yeniden kazanılması

Atık Kağıtların Yeniden Değerlendirilmesi
Yeniden kazanılmış kağıt, sadece çevre koruma açısından değil, ekonomik açıdan da çok elverişlidir... Nitekim, yeniden değerlendirilmiş 1 ton atık kağıt sayesinde, 2.3 m² ormandan 17 ağacın kesilmesine gerek kalmamaktadır. Ayrıca sudan 31.787 litre, elektrikten de 4.100 kilowatt tasarruf yapılabilmektedir.

Bu nedenle, bugün yeniden kazanılmış kağıt ilkesi, yani atık kağıtların yeniden değerlendirilmesi birçok Avrupa ülkesinde kanun düzeyinde ele alınmaya başlamıştır...
ATIK KAĞITLARINIZIN YENİDEN DEĞERLENDİRİLMESİNE OLANAK SAĞLAYINIZ!
 

Hidrobotanik ; Bitkilerin Evrimi - Eko Sistem

HİDROBOTANİKDünyamızın üzerindeki dengeye dayalı düzen içinde canlı veya cansız her varlığın kendine has bir rolü ve her rolün de bir önemi vardır. Bir varlığın rolünün insanların gözündeki öneminin, o insanların benimsediği kriterlere göre değişmesini bekleyebiliriz. Nitekim varlıklarla ilgili kriterlerimiz insanlık tarihi içinde zamana göre değiştikçe aynı varlığa verilen önem de değişmiştir. Örneğin çok uzun zaman önce değil, sadece yüzyıl öncesinde, medeniyet kavramı, vahşi tabiatı tarımla ilgili veya endüstriyel faaliyetler için dümdüz edebilmekle eşken, bugün dünya üzerinde insan varlığını tehdit eden olaylar peşpeşe gelmeye başlayınca yeryüzündeki Hidrobotanik denmektedir.
BİTKİLERİN EVRİMİ
Dünyamızın 4.5 milyar yıl yaşında olduğunu tahmin ediyoruz. Gezegenimiz üzerinde bulabildiğimiz canlı izi taşıyan en eski fosil ise 3.5 milyar yıl önce yaşadığı tahmin edilen zincirleme basit hücrelerden oluşmuş bir bakteriye aittir. Bu bakteri ve benzerleri, su içinde ve anaerobik (oksijensiz) ortamda hayat buldular ve hayatlarını devam ettirebilmek için dışarıdan bir enerji kaynağına bir başka deyişle besinlere ihtiyaç duydular. Besin ihtiyaçlarını gene suda oluşmuş organik moleküllerden karşıladılar. Organik besinlerle gelişen ve sonrasında üreyip çoğalan canlılar, ortamdaki besinin yetmemeye başlaması ile rekabet ortamı içine girdiler. Dünya üzerindeki ilk canlı formlarından günümüze kadar gelen rekabet ortamı içinde, komplex canlı formlarının yeryüzündeki hayatlarının devamını mümkün kılan en önemli olay fotosentez yapan ototropik (kendi kendini besleyen) canlıların ortaya çıkması oldu. Ototropik canlılar fotosentezle bol miktarda bulunan güneş enerjisini diğer heterotropik (başkaları ile beslenen) canlılar için sentezleyip kendi yapılarında besine dönüştürdüler. Bu canlılar diğerleri tarafından tüketilmeye başlanınca enerji diğer canlılara doğru yönlenmiş oldu.



Fotosentez yapabilen canlıların ortaya çıkmasından bu yana, ilk zamanlarda nitrojen, karbondioksit ve su buharından ibaret ince atmosfer üzerinde ve dolayısıyla dünya üzerinde büyük değişiklikler gerçekleştirdiklerini söyleyebiliriz. Bu değişiklikler şunlardır:



Ototropik bakterilerin fotosentez faaliyetleri sırasında su moleküllerini parçaladıklarında açığa çıkan oksijen, atmosferdeki oksijen gazı (O2)oranını önemli ölçüde arttırdı
Atmosferin üst tabakasında oksijen moleküllerinden (O3) meydana gelen ozon katmanı, güneşin bugünkü canlı formları için zararlı mor ötesi ışınlarını geri yansıtmaya başladı
Oksijenin artması ile aerobik ortam oluştu ve bu ortamda daha komplex yapıdaki ilk canlılar oluşmaya başladı
Anaerobik ortamda üretilen enerjiye kıyasla aerobik ortamda karbona dayalı üretilen enerji miktarı kat ve kat arttı. Böylece gelişmekte olan komplex canlı formlarının sayılarının artmasını sağlayan daha bol miktarda besin ortama girmiş oldu.


Fotosentez yapabilen ilk bakteriler mikroskopik ölçülerdeydi. Su yüzeyinin hemen altında güneş ışığı ile aydınlanabilen derinlikte serbest yüzmekteydiler. Açık okyanusta bulunan mineraller giderek azalınca ve çoğalan bakteri sayılarına yeterli olmamaya başlayınca nitrat ve minareller açısından daha zengin olan kıyı şeridi daha cazip olmaya başladı. Bununla birlikte suda serbest yüzen bakteriler için kıyı şeridi oldukça hareketli bir ortam oluşturuyordu. Bundan 650 milyon yıl önce birçok değişik hücre yanyana gelerek birbirleri ile yardımlaşıp kıyı şeridinin hareketli durumuna rağmen yaşayabildiler. Kıyı şeridinde dalgaların etkisini azaltabilmek için kayalara tutunabilmeyi sağlayabilen organellerle, yüzeye daha yakın yerde dolayısıyla daha fazla ışık alan organeller arasında iş bölümü gerçekleşti. Biri besin üreterek, diğeri dalgalara karşı koyarak tek başlarına olduklarından daha güçlü yapılar oluşturdular. Böylece gittikçe daha büyük ölçeklerde ve kompleksleşen yapıda canlılar gelişmeye başladı. Yaklaşık 400 milyon yıl önceye ait ilk bitki fosilinde spor üreten organların bağlı olduğu ince bir sapa ve kayalara tutunmaya yarayan bir organa rastlıyoruz. Bu ilk bitki fosili 9 mm civarındadır.

Balıkçıların ağlarına 350 kilo uzun kuyruklu köpek balığı takıldı

Fethiye'de ağlara 350 kiloluk köpek balığı takıldı

Muğla'nın Fethiye ilçesinde kılıç balığı yakalamaya çalışan balıkçıların ağlarına 350 kilo ağırlığına uzun kuyruklu bir köpek balığı takıldı.
Ekosistem - Ekolojik Denge
Fethiye'den avlamak için ''Kayalı Osman'' isimli tekneyle gece denize açılan balıkçılar, İblis Burnu'nun yaklaşık 9 mil açıklarında kılıç balığı yakalamak için ağları denize bıraktı. Balıkçılar bir süre sonra ağlara bir köpek balığının takıldığını fark etti. Balıkçılar Osman Somyürek, Ferdi Özer,

İklim değişikliği Şehir selleri yaratabilir

İklim değişikliğiyle gelen tehlike: Şehir selleri

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetimi Uygulama Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, iklim değişikliğiyle birlikte dünyada artan en büyük sorunlardan birinin kısa süreli sağanak yağışlardan sonra oluşan ''şehir selleri'' olduğunu, ancak Türkiye'de henüz bu kavramın bilinmediğini söyledi.
Prof. Dr. Kadıoğlu, iklimlerin sürekli değiştiğini, ancak insan etkisi olunca ekolojik sistemin buna ayak uyduramadığını kaydetti. İklim değişikliğiyle birlikte Türkiye'yi kuraklık tehlikesinin beklediğini belirten Kadıoğlu, kısa süreli sağanak yağışlarla oluşan ''şehir selleri''ne de dikkati çekti. İklim değişikliğine insan etkisi yüzünden havanın da hızla değişkenlik gösterdiğini belirten Kadıoğlu, şunları söyledi:

28 Mayıs 2011 Cumartesi

Feminizm ve Ekoloji

Kadınlar erkeklerden daha mı "yeşilci"? Bazı feministler, kadınların doğayla daha özel bir bağı ve bunun sonucunda çevre sorunlarına daha duyarlı bir yaklaşımı olabileceğini savunuyorlar. Aslında bu duruşun tarihi, modern çevreci hareketin doğuşuna dayanıyor.
Hindistan’da, 1970’lerde, kesilmelerini önlemek için ağaçlara sarılan kadınların örgütlediği pasif direniş hareketi Chipko, ekolojik mücadelenin, güneyin yerli kadınları için gündelik yaşamın bir parçası olduğunun göstergesiydi.Bu sosyal gerçeklik, eril kötü kalkınmanın doğayı pazar ekonomisi olarak görmesinin karşısında, gelecek kuşaklar için direnen kadın imajını oluşturdu. Ancak, ekofeministler, Chipko hareketiyle bu kadar heyecanlanırken, aslında kadını, eğitim, kariyer ya da politik bir kimlikten uzakta bırakarak, eski rolü içinde, tarlada çıplak ayaklı halde bırakmış olmuyorlar mıydı?

Zehirli altın, gümüş... Siyanür zehiri her yerde

Ucuz olduğu için tercih edilen bu yöntem gelişmiş ülkeler tarafından kullanılıyor. Ama bu ülkeler bu yöntemi kendi topraklarında değil az gelişmiş ülkelerde kullanıyor. Zarar görmedikleri için kullandıkları yöntemi değiştirmeyi de düşünmüyorlar. Çünkü bu onlar için gayet kârlı...
Siyanür insanlığın kara lekesi. Daha ucuz olduğu ve cevheri daha iyi ayrıştırdığı için tercih edilen siyanürün literatürdeki tanımı da hayatımızdaki konumu da zehir. Hükümet yetkilileri, şirket sahipleri adı üstünde zehir olan bu maddenin ne kadar zararsız olduğuna bizi ikna etmeye çalışsa da siyanürün kullandığı hemen her işletme felaketlerle birlikte anılıyor. Kütahya’daki Eti Gümüş A.Ş’nin siyanürlü atık barajının çökmesi de bunun son örneği.
Türkiye son yıllarda siyanürü, Artvin Cerattepe ve Bergama’daki altın arama çalışmaları ile duydu.

Ali Sami Yen yeşil kalsın diye

Ali Sami Yen Stadı'na yapılmak istenen gökdelenlere ilişkin yürütmenin mahkeme kararıyla durdurulmasının ardından, Ali Sami Yen'in yeşil alan olarak kalması için yarın saat 11.00'de Şişli Meydanı'ndan stada kadar yürüyüş yapılacak.
Şişli Belediyesi meclis üyesi Dursun Çaltı, kazandıkları davanın ardından, şimdi de alanın yeşil kalması ve deprem koordinasyon merkezi olması için yürüyüş yapacaklarını dile getirdi. Toplam 60 bin metrekare olan stat ve likör fabrikası arsasının mülkiyetlerinin halkın malı olduğunu belirten Çaltı, “Bu bir siyasi partinin propagandası olmayıp kapsayıcı bir sivil toplum hareketidir” diyerek tüm yurttaşları yürüyüşe çağırdı.

Zehirli altın, gümüş... Siyanür zehiri her yerde

Ucuz olduğu için tercih edilen bu yöntem gelişmiş ülkeler tarafından kullanılıyor. Ama bu ülkeler bu yöntemi kendi topraklarında değil az gelişmiş ülkelerde kullanıyor. Zarar görmedikleri için kullandıkları yöntemi değiştirmeyi de düşünmüyorlar. Çünkü bu onlar için gayet kârlı...
Siyanür insanlığın kara lekesi. Daha ucuz olduğu ve cevheri daha iyi ayrıştırdığı için tercih edilen siyanürün literatürdeki tanımı da hayatımızdaki konumu da zehir.

Feminizm ve Ekoloji

Kadınlar erkeklerden daha mı "yeşilci"? Bazı feministler, kadınların doğayla daha özel bir bağı ve bunun sonucunda çevre sorunlarına daha duyarlı bir yaklaşımı olabileceğini savunuyorlar. Aslında bu duruşun tarihi, modern çevreci hareketin doğuşuna dayanıyor.
Hindistan’da, 1970’lerde, kesilmelerini önlemek için ağaçlara sarılan kadınların örgütlediği pasif direniş hareketi Chipko, ekolojik mücadelenin, güneyin yerli kadınları için gündelik yaşamın bir parçası olduğunun göstergesiydi.Bu sosyal gerçeklik, eril kötü kalkınmanın doğayı pazar ekonomisi olarak görmesinin karşısında, gelecek kuşaklar için direnen kadın imajını oluşturdu. Ancak, ekofeministler, Chipko hareketiyle bu kadar heyecanlanırken, aslında kadını, eğitim, kariyer ya da politik bir kimlikten uzakta bırakarak, eski rolü içinde, tarlada çıplak ayaklı halde bırakmış olmuyorlar mıydı?

26 Mayıs 2011 Perşembe

Koruma Biyolojisi ve Ekosistem Yönetimi (Conservation Biology and Ecosytem Manegement)

Koruma Biyolojisi ve Ekosistem Yönetimi
(Conservation Biology and Ecosytem Manegement)


Koruma biyolojisi ve ekosistem yönetimi ekoloji ve biyoçeşitlilik esaslarına dayanır ve biyoçeşitliliği korumak için yapılır.Biyoçeşitliliğe ülkemizden örnek olarak; Ankara Gölbaşı' ndaki sevgi çiçeğini ve kum şambağı bitki türlerini verebiliriz.Ekolojik önemi olan hayvan türlerine örnek olarak da; Akdeniz foku ( Monachus monachus) , Caretta caretta (iri başlı deniz kaplumbağası) , su samuru ,vaşak , ayı , geyik ve keçileri söyleyebiliriz.

Büyük hayvanlar genelde indikatör (göstergen) türlerdir ve öncelikle dikkate alınırlar.Anahtar türler (kurucu tür) ekosistem yönetiminde etkilidir.Ekosistemdeki tüm türlerin korunması imkansız olduğu için indikatör türler korunur ve ekosistem korunmuş olur.örneğin Caretta caretta ve su samurunu koruyunca sahil ekosistemini korumuş oluyoruz


Ekosistemlerin bozulmasının nedenleri;

1)Antropojenik etkinin artması (ses, ışık, kirlilik)

2)Canlıların yaşam alanlarında daralmanın meydana gelmesi.

Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: kanaryaların üremesi - Kanarya Üretimi

Hayvanlar Alemi Hayvanlar Dünyasında Yaşam: kanaryaların üremesi - Kanarya Üretimi: "KANARYALARIN ÜREMESİ Kanarya Üretiminde Dikkat Edilecek Konular Nelerdir? 1- Üretim dönemi Mart ve..."

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Doğa Fotoğrafları, Manzara Resimleri, Nature Photos, landscape pictures

karlı dağlar ve manzara, snowy mountains and scenery


karlı dağlar ve manzara, snowy mountains and scenery


göl kenarı ve ormanlık alan, shore of the lake and forest area

Ülkeler filler için biraraya geldi

Yeryüzündeki vahşi fillerin çoğunun yaşadığı sekiz ülke, fillerin korunması amacıyla önlemler tavsiye etmek için Elephant-8 (E-8) adlı bir grup kuracak.
Hindistan Çevre Bakanı Jairam Rameş, Elephant-8 (E-8) adlı grubu kurmak için biraraya geldiklerini belirterek, "toplantıya katılan delegelerin yeryüzündeki vahşi fillerin üçte ikisini temsil ettiğini" belirtti.
Toplantıya katılan ülkelerin Hindistan, Botswana, Kongo, Endonezya, Kenya, Sri Lanka, Tanzanya ve Tayland olduğu kaydedildi.

Dünya çöplük olursa, insanlar çöp olur

Dünyanın 7 felaketi seçiliyor

Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC), dünyadaki en kötü 7 çevresel durumu belirlemek için ''Dünyanın 7 Felaketi'' isimli özel bir çevre kampanyası başlattı.
Konfederasyon, Japonya'daki nükleer felaketin ardından, çevre felaketlerine dikkat çekmek amacıyla harekete geçti.
Konfederasyonun, ''Dünya çöplük olursa, insanlar çöp olur'' sloganıyla başlattığı kampanya çerçevesinde, işçilerin ve sendikaların bunun olmasına izin vermeyeceği vurgulanıyor.

24 Mayıs 2011 Salı

Uçan Kertenkele Ve Özellikleri

Güney Asya ve Filipinler’de ağaçlar üstünde yaşayan yeşilimtrak renkli bir kertenkele “Uçan agama” veya “uçan ejder” olarak da bilinir. Uzun bedenli, ince ve uzun kuyrukludur. En büyükleri 36 cm’dir. Vücûdunun yanlarında sarkan ince derisini gererek, yükseklerden aşağı doğru süzülerek uçab...ilir. Uçan kertenkeleler gerçek mânâda uçmazlar. Yarım düzine kadar yalancı kaburgalarla desteklenen yanlarındaki ince derilerini kanat gibi gererek planör uçuşu yaparak havada eğimli olarak süzülürler. En üst dallardan kendilerini boşluğa atarak 8-10 metre süzülerek daha da alt dallara geçerler. Birbirleriyle dövüşen iki erkek, ağaçtan düştükten sonra bile havada kendilerini toparlayarak farklı ağaçlara süzülürler.

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Yarasaların ölmesi ekolojik dengeyi olumsuz etkiler

Türkiye'nin ikinci büyük 'Yarasa Kolonisi'nin barındığı Balıkesir'in Havran Barajı su havzası içinde kalan mağaraların ağızlarının kapatılması ve su tutulma aşamasına gelinmesi, tepkilere neden oldu. Bölgenin ekolojik dengesinde önemli bir yeri olduğu belirtilen yarasaların ölmesinin özellikle zeytin sineği popülasyonunun çoğalmasına neden olacağı dile getirildi.
Havran'da yapımı tamamlanan baraj sahası içerisinde kalan 20 bin yarasaya ev sahipliği yapan mağaraların su tutulmaya başlamasıyla birlikte sular altında kalması gündeme gelince Devlet Su İşleri (DSİ) 25. Bölge Müdürlüğü 350 metre uzunluğunda iki yeni yapay mağara yapmıştı. Ancak yarasalar yavrulama döneminde olduğu için yeni mağaraya geçmedi.

Leyleklerin popülasyonunu artırmak amacıyla ''Leylekler Yuvasız Kalmasın''

Leylekler yuvasız kalmayacak

Çevre ve Orman Bakanlığı, baharın müjdecisi leyleklerin popülasyonunu artırmak amacıyla ''Leylekler Yuvasız Kalmasın'' projesi başlattı.
Proje çerçevesinde leyleklerin yuva yaptığı elektrik ve telefon direkleri artık kullanılmasa bile kesinlikle sökülmeyecek, ihtiyaç halinde yeni direkler dikilecek. Leyleklerin yuva yapması için doğal yaşamın ve kültürün en renkli türlerinden baharın müjdecisi leyleklerin Türkiye'deki popülasyonunun azalması üzerine Çevre ve Orman Bakanlığı bir çalışma başlattı.

Hayvanlarda Avcı Türlere Karşı Savunma

Hayvanlar çeşitli savunma tipleri ile avcı türlere karşı kendini koruyabilirler. Bunlar; saklanma gibi pasif savunma ya da kaçma ve saldırma gibi aktif savunma şeklinde gözlenebilir. Örneğin uçmak da iyi bir savunma yöntemidir, fakat bir de dezavantajı vardır; çok fazla enerji kaybedilir, bu yüzden bazen sığınaklar tercih edilir uçmak yerine. Bir başka örnek de otlayan memelilerin yavrularını etkin bir biçimde sürü içinde savunmalarıdır. Diğer savunma davranışları arasında da alarm çağrıları yer alır; av olan türler birbirlerini uyarırlar ve birleşerek avcı türe saldırırlar ki bazen kargalar yumurtalarını yiyen baykuşlara karşı birleşip saldırabilirler.

Asıl dikkat çekeceğimiz nokta ise uyumsal renklenmedir.

Kamuflaj ya da kriptik renklenme, pasif bir savunma olup potansiyel avın kendi ortamında fark edilebilmesini neredeyse imkansız kılar.





Bazı hayvanlar ise yedikleri bitkilerden aldıkları toksinleri biriktirerek pasif bir kimyasal savunma yapar.
Etkili bir kimyasal savunmaya sahip hayvanlar genellikle göz alıcı ve parlak renklere sahiptirler bu renklenmeye aposematik renklenme denmektedir, yani böylece avcıyı zehirli olduğu konusunda uyarıyor.

Koruma Biyolojisi ve Ekosistem Yönetimi

Koruma Biyolojisi ve Ekosistem Yönetimi
(Conservation Biology and Ecosytem Manegement)


Koruma biyolojisi ve ekosistem yönetimi ekoloji ve biyoçeşitlilik esaslarına dayanır ve biyoçeşitliliği korumak için yapılır.Biyoçeşitliliğe ülkemizden örnek olarak; Ankara Gölbaşı' ndaki sevgi çiçeğini ve kum şambağı bitki türlerini verebiliriz.Ekolojik önemi olan hayvan türlerine örnek olarak da; Akdeniz foku ( Monachus monachus) , Caretta caretta (iri başlı deniz kaplumbağası) , su samuru ,vaşak , ayı , geyik ve keçileri söyleyebiliriz.

Karacaların neslini devam ettirebilmesi için sağlanan doğal denge

Orta Avrupa koşullarında yaşayan karacaların çiftleşme zamanı temmuz/ağustos aylarıdır.Çünkü bu yetişme ortamlarında optimum güneş enerjisi ve beslenme koşulları bu aylardadır.Karacalar çiftleştikten sonra 5 ay içinde yavruyu doğurabilecek duruma gelmektedir.Bu duruma göre yavru, normal olarak aralık veya ocak ayında doğacak demektir.Bu aylar ise yavrunun doğar doğmaz kendisini beslemesi ve gerekli enerjiyi sağlayabilmesi için son derece elverişsizdir.

22 Mayıs 2011 Pazar

Hayvanlar İnsanlar gibi solak olabilir

Hayvanınız solak olabilir

Bilim adamları kedilerin, köpeklerin, papağanların ve hatta balıkların da insanlar gibi solak olabileceğini bildirdi.
Kanada'daki Queen's Üniversitesi'nde görev yapan bilim adamları, araştırmalarının bir bölümünde 42 evcil kediyi haftalar boyunca izleyerek, dişi kedilerin sağ patilerini, erkek kedilerin ise sol patilerini kullandıklarını ortaya koydu.
Dişi köpeklerin de aynı şekildi sağ ön patilerini, erkeklerinse soldakini kullanmayı tercih ettiklerini gözlemleyen bilim adamları, ayrıca bu hayvanların huzurluyken kuyruklarını sağ tarafa, gergin olduklarında ise sol tarafa doğru salladıklarını belirtti.

İnsanlar, yunuslarda travma yaratıyor

İnsanların yunuslarla birlikte yüzmesinin, hayvanlarda "travma" yarattığı bildirildi.


Endangered Species Research dergisinde yayımlanan makalede, insanlar yunuslarla birlikte yüzmekten hoşlansalar da hayvanların aynı hisleri paylaşmadığı belirtildi.
Bilim adamları, insanların yunuslarla etkileşiminin bir nevi "taciz" olduğuna, hayvanları dinlenmekten, yavrularını besleyip büyütmekten alıkoyduğuna inanıyor.

Sıcaklıklara La Nina etkisi

Meteoroloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Adem Taşcı, İzlanda Alçak Basınç Sistemi'nin, küresel ''La Nina'' etkisi sonucunda, bahar aylarında mevsim normallerine nazaran etkili olduğunu ve sıcaklıkların önemli ölçüde düşük seyretmesine yol açtığını bildirdi.
Ekosistem
Taşcı yaptığı açıklamada, 2011 yılı Nisan ve Mayıs aylarının mevsim ortalamalarına göre serin ve yağışlı geçmesi üzerine herkesin yaz aylarında havanın nasıl olacağını merak ettiğini söyledi.

Kumsalda Yuva Yapan Caretta Carettalar

Caretta Carettalar yuva yapmaya başladı

Muğla'nın Ortaca ilçesine bağlı Dalyan beldesinde, caretta carettalar yuva yapmaya başladı.
Ekosistem Canlı Yaşamı
Özel Çevre Koruma Kurumu (ÖÇKK) Köyceğiz Başkan Yardımcısı Bekir Erdoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, caretta carettaların İztuzu kumsalına yuva yapmaya başladığını ve şimdiye kadar 35 yuvanın tespit edildiğini söyledi.
Deniz kaplumbağalarının Türkiye'deki en önemli üreme alanlarından birinin İztuzu kumsalı olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:

21 Mayıs 2011 Cumartesi

Böceklerin hisli bakışları

Gözler yalan söylemez!

Doğa fotoğrafçısı Thomas Shahan, minicik böceklerin hisli bakışlarını konu almış bu kez. Son portföyünden bir seçki. Kapak güzelimiz Hırsız Sineği (robber fly)







Erkek zıplayan örümcek

Balıkların da karakteristik özellikleri var

Balıkların da tıpkı insanlar gibi birbirinden üstün yönleri ve karakteristik özellikleri bulunduğu, en duygusal balığın kırlangıç, en cesurun lüfer, en beyefendinin hamsi, en kurnazın kefal, en zevkine düşkününün ise morina olduğu belirtildi.
Kurduğu balık lokantası zinciriyle Türkiye'de adından söz ettiren, balık türleri ve pişirme şekilleri konusunda 3 kitap yazan Fevzi Çimşit (Fevzi Hoca), sağlık ve damak tadı açısından sofraların vazgeçilmezi balıkların insanlar gibi bazı karakteristik özelliklere sahip olduğunu söyledi.

Sivrisinek Nasıl Isırır? Sivrisinek Hakkında herşey - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler

Sivrisinek Nasıl Isırır? Sivrisinek Hakkında herşey - Yaşam Oyunu - Ezber Bozan Sıradışı Hareketler: "- Google Araç Çubuğu kullanılarak gönderildi"

Ayrık otu Nedir - Ayrık otu Hakkında

Agropyron repens. Buğdaygiller familyasından, çok çabuk yayılan otsu bitki. Yassı, tüylü yaprakları ve dik çiçek başakları olan bu bitkinin boyu 30-100 cm’ye kadar uzayabilmektedir. Ana yurdu Avrupa’dır; hayvan yemi olarak kullanılmak ya da toprak kaymasını denetim altına almak amacıyla kuzey yarım küredeki başka ılıman bölgelere de götürülmüştür.

Atkuyruğu - Atkuyrukları

Equisetum cinsinden yaklaşık 30 çokyıllık bitki türünün ortak adı. Avusturalya ve Yeni Zelânda dışında dünyanın her yerindeki zengin ve nemli topraklarda yetişen atkuyruklarının 30 kadar türü vardır. Bu çok yıllık bitkilerin gövdesi sanki üst üste eklenen küçük parçalardan oluşmuş gibi eklemli ve boğumlu, gövdenin içi de boydan boya oyuk ve boştur. Yapraklar iyice küçülmüş ve her boğumu sıkıca saran birer kılıfa dönüşmüştür. Bitkinin dokularında bol miktarda silis bulunduğu için, dokunulduğu zaman ele sert ve pürüzlü gelir. Hatta Avrupa’da yetişen bir türünün (Equisetum hyemale) yaz-kış yeşil kalan sürgünlerinde silis oranı o denli yüksektir ki, bazı Avrupa ülkelerinde bu sürgünler mobilyaları ve döşeme tahtalarını parlatmakta kullanılır.

Aşırı otlatma nedir

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar, doğal yöntemlerle beslenmek için çayır ve meralara bırakılırlar. Besini oluşturan bitkilerin kendini yenilemesi gereklidir. Hayvancılıkla uğraşan kişilerin bu bitkilerin kendisini yenilemesine olanak sağlamadan hayvanları devamlı otlatmasına aşırı otlatma denir. Aşırı otlatma sonucunda, otlatma alanlarında azalma görülür.

Antilop

Artiodactyla takımının, koyun keçi ve sığırları da içeren Bovidae familyasından, Amerika kıt’ası dışındaki pek çok otçul memeli türün ortak adı. Zoolojide, antilop teriminin kesin bir tanımı yoktur. Orta büyüklükte ve çok zarif yapılı hayvanlardır. Otçuldurlar. Çöl ve steplerde yaşamaya alışmışlardır. Boynuzları genellikle uzun, ucu sivri ve bileziklidir. Afrika, Asya ve Güney Avrupa’da yaygın olan hayvanlardır.

Akasya Ağacı

Küstümotugiller (Mimosaceae) familyasının Acacia cinsini oluşturan yaklaşık 800 ağaç ya da ağaççık türünün ortak adı. Afrika’nın kurak bölgelerinde, Avustralya ve Amerika’da kendiliğinden yetişen 500′ü aşkın ağaç ya da çalı akasya türü vardır. Akasyaların meyveleri de tıpkı bakla, fiğ, bezelye ya da fasulye gibi uzun ve yassıdır.
Gerçek akasyalar, güzel görünümleri dışında, odunundan öz suyuna kadar hemen her şeyinden yararlanılan çok değerli ağaçlardır. Bazı akasya türlerinden çıkan yapışkan öz suya Arap zamkı denir. Arap zamkı, tutkal, zamk, mürekkep ve kâğıt yapımında kullanılır. Akasyaların yapraklarından ve meyvelerinden de hayvan yemi olarak yararlanılır.

Leş yiyen yırtıcı kuş Akbaba

Falconiformes takımının Cathartidae familyasını ve aynı takımın Aegypiinae altfamilyasını oluşturan, iri ve leş yiyen yırtıcı kuşların ortak adı. Bu nedenle akbaba sözcüğü sınıflandırmada belli bir grubu karşılamaz.
Kanatları geniş ve büyük, baş ve boyunları az çok çıplaktır. Boyları 60-100 cm arasında değişir. Genellikle leş yiyerek beslenirler. Ayrıca, sürüngen ve böcek de yerler. Seksen yıl kadar yaşarlar. Ülkemizde yerel ve göçmen olmak üzere toplam dört türü görülebilir.

Örümceğimsiler (Arachnida) Akrep

Örümceğimsiler (Arachnida) sınıfının Scorpionida takımına ait yaklaşık 800 türün ortak adı. İki yüz milyon yıldır çok az değişerek, günümüze kadar gelen bir hayvan grubudur. Boyları ortalama 13-175 mm arasında değişen, akreplerin rengi genellikle, sarı, kahverengi ya da siyahtır. Genellikle sıcak ve kurak yerlerde yaşarlar. Bununla birlikte, nemli ormanlarda yaşayanları da vardır. Gece avlanan hayvanlardır. Gövdelerinin arka ucunda kuyruk biçiminde bir uzantı bulunur. Bu uzantının ucunda bir çift zehir bezine bağlı bir zehir iğnesi vardır. Akrep zehiri kuvvetli bir zehirdir ve bazı durumlarda insanlarda bile ölüme yol açabilir. Akrep türlerinin çoğu etçildir; pek azı bitkilerle beslenir. Böcek, örümcek, kırkayak gibi hayvanları avlarlar. Avlarını iğneleriyle zehirleyerek öldürürler. Ülkemizde on türü yaşamaktadır.

Akşamsefası ( gecesefası ) Çiçeği

Mirabilis jalaba. Çiçekleri akşam saatlerinde açan bir bitki. Bu bitkiye akşamsefası ya da gecesefası denmesinin nedeni de budur.
Ana yurdu Amerika’nın tropik bölgeleridir. Akşamsefası hızla gelişip boy atan bir bitkidir ve bir metreye kadar büyüyebilir. Eklem yerleri şişkince olan odunsu ana gövdesi dört bir yana dallanır. Bu dallardan yeni dallar çıkar ve bitki kısa zamanda koyu yeşil bir top biçimini alır. Akşamsefasının canlı yeşil renkteki oval yaprakları, dalların üzerinde karşılıklı olarak ikişer ikişer dizilmiştir. Genellikle morumsu kırmızı, bazen de beyaz, sarı ve pembe renklerdeki çiçekleri, dal uçlarındaki yaprak öbekleri arasından üç-beş çiçeklik kümeler hâlinde çıkar.

Yaprak Dökmeyen Ağaçlar

Mevsimlere bağlı olarak yapraklarını dökmeyen ve uzun bir süre yapraklarını koruyan, onları birden değil, yavaş yavaş döken ağaçlara yapraklarını dökmeyen ağaçlar denir. Örneğin; çam ve sedir gibi iğne yapraklı ağaçların çoğu, yapraklarını dökmeyen ağaçlar grubundandır.

Yaprak Döken Ağaçlar

Mevsime bağlı olarak yapraklarını döken ağaçlara, yaprak döken ağaçlar denir. Örneğin; kavak, akçaağaç gibi ağaçlar, yapraklarını döken ağaçlar grubundandır.

Ağaçlarda Yaş Halkası Nedir

Ağaçların gövdesi her yıl yalnızca boyuna değil enine de büyür; gövdenin çevresine yeni odun hücreleri eklendikçe gövde giderek kalınlaşır ve güçlenir. Bu yeni odun katmanı, büyütken doku adlı özel bir hücre halkası tarafından oluşturulur. İlkbaharda ağaçlar ve çalılar hızlı bir büyüme sürecindeyken büyütken doku gövdede, besin suyunun yukarıya iletilmesinde rol oynayan iri hücreler oluşturur. Yaz sonuna doğru da büyüme giderek yavaşladığında yeni oluşan hücrelerin de boyutu küçülür. Bu yüzden ilkbaharda oluşan odun katmanı, sonbaharda oluşana göre daha açık renkli ve daha yumuşaktır. Birbiri ardı sıra oluşan daire biçimindeki bu iki katmanın tümüne birden yıllık halkası ya da büyüme halkası denir. Yıllık halkaların tamamına birden de yaş halkası denir.

Ağaç Nedir - Ağaçlar hakkında

Her yıl gelişimini yenileyen çok yıllık odunsu bir bitki. Odunsu dokuya sahip, dik durabilen, dallara ayrılan ve tek bir gövdeden oluşan yüksek yapı, ağaçların tipik özelliğidir.
-Ekosistem Canlı Yaşamı
Çalı adıyla anılan odunsu bitkilerin boyu genellikle ağaçlardan daha kısadır ve ana gövdeleri çoğu kez birden fazladır.
Ağaçların gelişme organları kökler, gövde ve yapraklardır. Kökler ağacı toprağa bağlayarak topraktan besin maddelerini ve suyu emer. Hemen hemen bütün ağaçların kökü toprağın altındadır ve çok uzun yıllar boyunca uzun mesafelere kadar uzanabilir. Gövde, dalları, dalcıkları, üreme organlarını ve yaprakları taşır. Köklerin emdiği su ve besin maddelerini dal ve yapraklara aktaran gövde, fotosentez yoluyla üretilen besinleri de depolama ve gelişme dokularına taşır. Ağaçlardaki dallanma, kabuk, yaprak, çiçek, meyve ve diken gibi özellikler, türler arasında biçim, renk ve yapı açısından farklılık gösterir.

Çevrecilerin Başkent'e girişine izin verilmedi


''Anadolu'yu Vermeyeceğiz'' sloganıyla yurdun değişik yerlerinden yola çıkan ve dün Gölbaşı ilçesine ulaşan çevreci grubun, başkente girişine polis engel oldu.
Bölgede güvenlik önlemi alan Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı ekipler, doğaya ve yaşama zarar veren tüm yatırımların durdurulması için ''Anadolu'yu vermeyeceğiz'' sloganıyla düzenlenen ''Büyük Anadolu Yürüyüşü''ne katılan ve Gölbaşı ilçesinde konaklayan grupların, trafiği tehlikeye düşüreceği gerekçesiyle hayvanlarıyla birlikte yola çıkmalarına izin verilmedi.

Kanal İstanbul'un Marmara ve Karadeniz Ekosistemlerine Olası Etkileri

Avrupa ve Asya kıtalarını birbirinden ayıran İstanbul Boğazı'na paralel bir kanal açma projesi, üzerinde yaşadığımız doğal ve kültürel mirası korumakla birinci derecede görevli Başbakan tarafından açıklandı. Amaç, İstanbul Boğazı'nın yükünü hafifletmek (!) ve yeni bir şehir kurmak olarak nitelendirildi. Bu proje hayata geçirilir mi bilmiyoruz. Ama 'ya gerçekleşirse' fikrinden hareketle, bu kanalın bölgede meydana getireceği geri dönüşülmez sonuçları hakkında bir öngörü yapma ihtiyacı duyuyoruz.
Bilindiği gibi İstanbul Boğazı, Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı birlikte “Türk Boğazlar Sistemi” olarak adlandırılır. Boğazlardan geçişler 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi çerçevesinde yapılır. Buna göre Boğazlarda barış zamanında her devletin ticaret gemileri serbestçe geçebilmektedir. Bu sözleşme nedeniyle, kanal açarak İstanbul Boğazı’nın gemi trafik yükünü hafifletme fikri, sadece hayaldir.

19 Mayıs 2011 Perşembe

Ren geyiklerinin biyolojik saati durmuş

Current Biology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, Arktik Ren geyiklerinin artık biyolojik saatlerini kullanmayı bıraktığı açıklandı.


İngiltere'nin Manchester ve Norveç'in Tromsö üniversitelerinden araştırmacılar, bu hayvanların, güneşin haftalarca tepede kaldığı ve haftalarca ufukta görünmediği kuzeyin aşırı zorlu koşullarıyla daha iyi baş etmesini sağlayan, uyku-uyanma ve metabolizma süreçlerini düzenleyen biyolojik saatlerinin artık çalışmadığını buldu.

18 Mayıs 2011 Çarşamba

Orman Alanlarının Amaç Dışı Kullanımı

Türkiye topraklarının yaklaşık dörtte birini kaplayan ormanlar, bu alanların başka kullanımlara dönüştürülmesini amaçlayan birçok faktörün yoğun tehdidi altındadır.

Türkiye topraklarının yaklaşık dörtte birini kaplayan ormanlar, bu alanların başka kullanımlara dönüştürülmesini amaçlayan birçok faktörün yoğun tehdidi altındadır. Bu durum çoğu kez, yerleşim ve endüstriyel amaçlı yapılaşma, turistik gelişim, madencilik, taş ve kum ocakları, karayolu yapımı, enerji hattı, baraj yapımı, tarımsal kullanım gibi şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Son 50 yıllık dönemde, Türkiye'de 3 milyon hektara yakın orman alanının kaybedilmesinin gerisinde yatan nedenler, orman alanlarının asıl işlevi dışında başka amaçlarla kullanılması düşüncesinden kaynaklanmaktadır.

Ormanlar ve Doğal Hayatımız

Çevre ve Orman Bakanlığının çeşitli yayınlarından derlenen bilgilere göre, doğal zenginlik kaynağı ormanlar, Türkiye’de daha çok kıyı kesimlerinde yoğunlaşıyor.

Topraklarının yüzde 26’sı orman alanı olan Türkiye’nin asli ağaç türleri arasında, meşe, kayın, gürgen, kestane, kızılağaç, kavak, karaağaç, dişbudak, ıhlamur, huş, ceviz, sögüt, akçaağaç, çınar, sığla, fındık, çam, göknar, ladin, sedir, ardıç, servi ve porsuk ağacı bulunuyor.

Sayılamayacak kadar faydası bulunan ormanlar, birçok kişi tarafından bilinmeyen onlarca katkısıyla yaşamın sağlıklı bir biçimde sürmesine yardımcı oluyor. Ormanlar, sağladığı iş alanlarıyla işsizliği önlemede etkin bir rol oynayarak, köyden kente göçün azalmasında etkili oluyor.

Orman Yangınları ve Keçilerin Önemi

Orman Yangınları ve Keçilerin ÖnemiProf. Dr. Ortaş`a göre doğaya zarar vermekle suçlanan keçiler ağaçların çevresindeki otları yiyerek orman yangınlarının büyümesini engelliyor
Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, son günlerde çıkan orman yangınlarının, "ormanların günah keçisi ilan edilen keçilerin önemini ortaya çıkardığını" savundu.

17 Mayıs 2011 Salı

Balıklar Hakkında

BALIKLAR...


Suda yaşayan, solungaçlarla solunum yapan ve yüzgeçleri bulunan omurgalı hayvanların genel adı.

Balıkların yüzgeçleri iki çeşittir. Yanlarda çift olarak dizilmiş yüzgeçler, karada yaşayan omurgalıların ön ve arka üyelerine denktir: Solungaç kapaklarının arkasında gövdeye bağlanmış olan birinci çift, ön üyeleri karşılar ve göğüs yüzgeçleri diye adlandırılır. Karın çevresi kemiklerine bağlanan ikinci çiftse arka üyeleri karşılar ve karın yüzgeçleri diye adlandırılır.

Tek ve dikey doğrultuda olan ikinci çeşit yüzgeçlerse sırtta, kuyruğun altında ve ucunda yer alırlar.

Bazı türlerde yüzgeç bulunmaz, bazılarındaysa yüzgeçlerin yalnızca bir çeşidi vardır. Birçoğundaysa üç, dört, altı, sekiz, hatta on iki yüzgeç bulunur. Sırt ve anüs yüzgeçleri, en çok biçim değişikliği gösteren yüzgeçlerdir. Sözgelimi, sırt yüzgeci çoğunlukla tektir ve bazen başın hemen arkasından kuyruk yüzgecine kadar uzanır. Kuyruk yüzgeciyse, bazı balıklarda tam bir üçgeni anımsatacak biçimde, bazılarında yuvarlak, bazılarında elips biçiminde uzamıştır; çoğunlukla da çatallanmıştır ve eşit lopludur (bazı balıklarda yüzgeci oluşturan loplar eşit değildir).

BALIKLARIN BİÇİMİ


Balıkların genel biçimi, yaşama biçimlerine uygundur.